23 Mart 2016 Çarşamba

Kuran'da insanlar nasıl sınıflandırılıyor?

Kuran insanları sınıflandırırken Arap olmayanları dışarda tutan ifadeler kullanmaktadır:
Kuran muhatab aldığı insanları ve bunun dışında kalan insanları sınıflandırırken iki kelime kullanır:cemian ve acemian
Cemian topluluk anlamına gelir ve Arapça konuşanlar topluluğu anlamında kullanılır:
A-cemian ise Arap topluluğunun dışında olanlar,cemian olmayanlar.Yani cemian dışı olan,Arapça konuşmayan kimseler.(Ecnebiler,yabancılar,hariçte olanlar)
Ve Kuran kendisinin kimlere geldiğini söylerken,cemian(Arap topluluğu) olanların kendi diliyle geldiğini,cemian(Arap topluluğu) için geldiğini,dili cemian olmayanlara(Arap topluluğunun dilini konuşmayanlara) gelmediğini,acemianlara(Arap toplumu dışındakilere) gelmediğini söyler.
Deki Ey insanlar ben sizin topluluğunuza(cemian-جَمِيعًا) gelmiş Allah elçisiyim.Allaha ve onun ümmi elçisine inanın(ARAF 158-KURAN)
Burada cemian(topluluk) için geldim diyor.Ama birde acemian/acemiyyun olanlar yani cemian dışı olanlar var.Kuran kendisinin acemian olanlara uygun olmadığını,cemian olanlara uygun olduğunu söyler:
Onu cemian dışı/Arap olmayanlar(acemiyyan-أَعْجَمِيًّا) diliyle indirseydik,neden dilimizde değil derlerdi.Arap olana arap olmayanın(acemiyyun-أَعْجَمِيٌّ) dili olurmu hiç derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN)
Buradan hiç bir cemian/topluluk için yabancı dilde(acemian) kitap inmemesi gerektiği anlaşılıyor.Yoksa o topluluk(cemian) yabancı dildeki mesaja,bu mesaj acemian(bizim topluluğumuza yabancı) olanların dilindedir deme hakkına sahip olur.Ve buda arıza yaratır.
Biz onu acemin olanlara/Arap olmayanlara(acemine-عْجَمِينَ) indirseydik(Şuara 198 KURAN)
Gelip onlara okunsaydı ona inanmayacaklardı(Şuara 199 KURAN)
Andolsun ki biz onların, “Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili topluluğa yabancıdır(acemiyun-أَعْجَمِيٌّ). Bu Kur’an ise gayet açık bir Arapça’dır.(NAHL 103 KURAN)
Bu ayetlerdende anlaşılabileceği gibi Kuran Arapça olmak zorundaydı.Çünkü hiç bir kavim kendi dilinde olmayan,yabancı dilde inmiş mesajla muhatab edilmemelidir Kurana göre.
Bu yüzden bir kitap sadece İndiği dili konuşan topluluğun(camian) kitabı olabiliyor.O dili konuşan topluluğun dışında olanlar,yani o cemian dışında olan acemian(yabancı) kimseler için bir hükmü olamıyor.
Ayetlerde sadece Arapça konuşan topluluğun(cemian) anlamasının göz önünde tutulduğunu,cemian dışı olan(acemian-yabancı-Arap olmayan) kimselerin göz önünde tutulmadığını gösteriyor:
Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik(YUSUF 2 KURAN)
Bütün tercümanların bu şekilde çevirdiği bu ayet açıkça sadece Arap olanların anlayışının göz önünde bulundurulup önemsendiğini gösteriyor.Arap dışı olanların değil.
Ve bu ayeti Türklere ve Japonlara uygularsak olay daha iyi anlaşılır.”Ey Türkler Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik.Ey Japonlar Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik”
Diğer kavimlerin değilde sadece Arapların anlayışına yönelik düzenlendiği buradan bile anlaşılabilir.
Biz sana onu böyle Arapça bir Kur’ân olarak indirdik ve onda tehditleri türlü biçimlere çevirip açıkladık ki korunabilsinler. Böylece onlara bir hatırlatma yaptırsın(TAHA 113 KURAN)
Kuranı pürüzsüz bir Arapçanın dışında indirmedik ki,korunabilsinler(ZUMER 28 KURAN)
Bunuda bütün kavimlere uygulayalım:”Kuranı Arapçadan başka bir dille indirmedik ki,Japonlar korunabilsinler.Kuranı Arapçadan başka bir dille indirmedikki Türkler korunabilsinler”
Arap olmayanların Kuranı anlamasını hiç dert edinmediğini bu gibi ayetler açıkça göstermiyormu?
#########################################
KURAN İNSANLAR DİYE SESLENİRKEN BİR KAVMİN İNSANLARINI KASTEDİYOR-BÜTÜN İNSANLARI DEĞİL:
Ve şunu görmekteyiz ki;Kuran insanlar derken tek kavmin insanlarını kastediyor.Bütün kavimlerin insanlarını değil.Ayetlere bakarsak tek kavmin insanlarının kastedilği kolayca anlaşılır:
Deki ey insanlar ben sizleri uyarmak için geldim…(ARAF 158 KURAN)
Dikkat edilirse bunu söylerken sadece kendi kavminden olan insanlar var karşısında.Kendi kavminden olan ve kendi dilinden olan insanlara sesleniyor.
Seni göndermemizin bütün nedeni insanlara uyarıcı olmandır.Başka şey değildir(SEBE 28 KURAN)
(NOT:Burada kaffeten kelimesi geçer ve bütünü,hepsi,tamamı gibi anlamlara gelir.Ama başında illa olumsuzluk eki vardır.Yani İLLA KAFFETEN(إِلَّا كَافَّةً) olarak olkursak,tamamı bundan başkası değildir,tamamı bundan ibarettir anlamlarına gelir ki,buda elçi olmasıyla ilgilidir.Göreviyle ilgilidir.
Yani seni insanlara gönderişimizini bütün amacı;elçi olmandan ibarettir gibi bir anlama geliyor ayet.Ama tercümanlar ayetin başındaki illa olumsuzluk ekini görmezden gelerek,kaffeten(bütün) kelimesini getirip insanlar kelimesine yapıştırıyorlar ve ayeti bütün insanlar şeklinde tercüme ediyorlar.Bu çok açık bir tercüme hilesidir.Oysa ayet bütün insanlar demek istese külli en nasi derdi.)
Şimdi insanlar derken sadece bir kavmin insanlarını kastettiğini gösteren örnek ayetlere bakarsak her şey daha iyi anlaşılır heralde.
Musa asasıyla taşa vurunca sular fışkırtı ve bütün insanlar(külli en nasi) o suyu içtiler(BAKARA 60 KURAN)
Şimdi bütün insanların o suyu içmesi ne anlama geliyor?
Çinden Brezilyaya kadar bütün insanlar mı?Yoksa sadece Musa nın kavminden olan bütün insanlar mı?
Açıkça bütün insanlar diyerek tek kavmin bütün insanları kastediliyor.Musa kavminden olan bütün insanlar.Aynı şey muhammed içinde geçerlidir.Muhammedi insanlara gönderdik derken kendi kavminin insanlarına gönderdik denmiş oluyor.
Allah dedi ey Musa seni insanaların lideri olman için seçtim(ARAF 144 KURAN)
Şimdi ne diyelim?Musa bütün yeryüzü insanlarının başına mı getirildi?Elbetteki hayır.Yine bütün insanlardan kasıt Musa kavminden olan insanların tamamıdır.
Aynı şekilde Muhammedi insanlara yolladık derkende;kendi kavminden olan bütün insanlara gönderdik demiş oluyor.
Ve zaten Kuran insanlar kelimesini bir kavmin insanalarıyla sınırlandırmıştır;
Bu,bir kavmin insanları için basirettir,hidayet ve rahmettir.Yakin olmaları için(casiye 20-KURAN)
Hatta insanlar derken LİSANI ARAPÇA OLAN KİMSELERİN kastedildiğide açıktır;
Bundan önce bir rehber olarak Musanın kitabı var.Buda LİSANI ARAPÇA OLAN KİMSELERİ uyarmak için indirilen bir kitaptır(AHKAF 12 KURAN)
O halde insanlar derken lisanı Arapça olan insanlar kastedilmiş oluyorlar.Bütün kavimlerin bütün insanları değil.Lisanı Arapça olmayanlar değil.
Ad kavminin yok edilişi hikayesinde de aynı şeyle karşılaşırız;
O rüzgar, insanları sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu.(KAMER 20 KURAN)
Şimdi rüzgar insanları fırlatıp yok ediyordu derken yeryüzünün bütün insanlarını yok ediyordumu diyeceğiz?Elbetteki hayır.Sadece o kavimden olan,ad kavminden olan insanları yok ediyordu o rüzgar.Yani bir kere daha insanlar derken bir kavmin insanları kastedilmiş oluyor.
O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.(enbiya 61-KURAN)
Burada İbrahimi insanların önüne getirin diyor.Şimdi yeryüzünün bütün insanalrının önüne getirin anlamı çıkmaz buradan.O kavimden olan ve orada bulunan insanlar anlamı çıkar.Demekki insanlar gördüğümüzde hemen bütün kavimlerin bütün insanalrı anlamını çıkaramayız.
Musa: «Bulusma zamanimiz sizin bayram gununuzde, insanlarin toplandigi kusluk vaktidir» dedi. (taha 59-KURAN)
Şimdi insanlar o gün toplanıyor derken bütün yeryüzü insanları Mısırda toplanıyor anlamı çıkmaz buradan.Sadece Mısır kavminin insanaları toplanıyor ve insanlar derken kastedilen yine bir kavmin insanlarıdır.
Andolsun biz, ilk nesilleri yok ettikten sonra Musa’ya,insanlar için apaçık deliller, hidayet rehberi ve rahmet olarak o Kitab’ı (Tevrat’ı) vermişizdir.(KASAS 43 KURAN)
De ki: Öyle ise Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği Kitab’ı kim indirdi?(enam 91 KURAN)
Yine aynı şeyi görmekteyiz.Çünkü pek çok ayet Musa nın kitabı sadece İsrail kavmi içindir diyor.O halde burada insanlar derken sadece Musa kavminden olan insanlar kastediliyor.
Muhammed için kullanılan insanlara gönderdik sözü Musa ve Tevrat içinde kullanılıyor.Ama bu insanalr sözü bir kavmin insanları anlamındadır.Kavimselliği değiştirmiyor.
Kitabı kısım kısım indirdi.Onların ellerinde bulunan İncil ve Tevratı tasdik eder(ALİ İMRAN 3 KURAN)
Daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Furkan’ı indirmiştir.(ali imran 4-KURAN)

Muhammede özel bir durum yoktur.Çünkü bütün elçiler insanlara gönderilmiştir.Hepsi için bu ifade kullanılır.Ama her biri kendi kavminin insanlarına gönderilmiştir.Yabancı kavimlerin insanlarına değil.
Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz” diyerek söz almıştı.(ali imran 187-Kuran)
Müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki insanların peygamberlerden sonra Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir. (NiSA 165 KURAN)
O halde insanlar derken lisanı Arapça olan insanları kastediyor.
Bundan önce bir rehber olarak Musanın kitabı var.Buda LİSANI ARAPÇA OLAN KİMSELERİ uyarmak için indirilen bir kitaptır(AHKAF 12 KURAN)
Aksi olsaydı yani bütün kavimlerin bütün insanları kastedilmiş olsaydı,ortaya büyük bir çelişki çıkardı.Çünkü hiç bir kavme o kavmin kendi dilinde inen mesajla seslenilmemelidir diyor Kuran.Yabancı dilde inen mesaja itiraz hakları olur diyor.
Onu Arapça bir Kuran yapmasaydık,Arap olana Arapça olmayan kitap olurmu hiç derlerdi.Dilimizde olması gerekmezmiydi?(FUSSİLET 44 KURAN)
Yani Türklerin,Japonların,Çinlilerin neden dilimizde inmedi deme hakları vardır.O sebeple bir peygamber sadece kendi kavminin insanlarına peygamber olabiliyor.Kendi Dilinden olmayan yabancı kavimlerin insanlarına peygamber olamıyor.Kuran bunu sakıncalı buluyor ve itiraz hakkı tanıyor.
Her kavme başka değil,sadece o kavmin kendi diliyle seslenen o kavmin kendi içinden bir peygamber yollarız.Böylelikle onlara anlatabilir(İBRAHİM 4 KURAN)
Görüldüğü gibi Kurana göre bir peygamber sadece kendi dilini anlayabilen kavmin peygamberi olabiliyor.
Bir kavmin peygamberi o kavmin kendi içinden olmalıdır.
O küfredenler, bölük halinde cehenneme sürülür. Nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri onlara: Size, Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden kendi içinizden peygamberler gelmedi mi? derler.(zumer 71 KURAN)
Bir zamanlar Musa, kavmine şöyle demişti: Ey kavmim! Allah’ın size (lütfettiği) nimetini hatırlayın; zira O,kendi içinizden peygamberler çıkardı ve sizi hükümdarlar kıldı.(maide 20 KURAN)
Nitekim size kendi içinizden ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab’ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resul gönderdik(bakara 151-Kuran)
Onun için Muhammed sadece kendi kavminin elçisi olarak çağrılacak ve sadece kendi kavmi için konuşacak;
O gün bütün insanları kendi önderleriyle çağıracağız…(İSRA 71 KURAN)
İşte o gün Muhammed sadece kendi kavminin insanları için önder olacak ve sadece kendi kavmiyle ilgili konuşacak.Diğer kavimlere değinmeyecek.
Ve peygamber şöyle diyecek,rabbim benim kavmim bu Kuranı terk etti(FURKAN 30 KURAN)
Görüldüğü gibi diğer kavimler gündeminde bile yoktur.Hiç değinmiyor.Ama kendi kavmine değinmeyi ihmal etmiyor.
Zaten tek kavmin insanlarına özel olmasaydı Kuran;o zaman Peygamber ve kavmi Kurandan sorumludur demezdi.Bütün kavimler ondan sorumludur derdi.
O senin için ve kavmin için bir öğüttür.Sen ve kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN)
Tek kavme özel olmasaydı bütün kavimler ondan sorumludur demeyi ihmal etmezdi.Bu ayet bu şekilde olmazdı o zaman.
##############################################
EĞER KAVMİN PEYGAMBERİ O KAVMİN KENDİ DİLİNDEN VE KENDİ İÇİNDEN DEĞİLSE BU DURUM PROBLEMLİ BİR DURUMDUR-KURAN BU DURUMUN ARIZALI OLACAĞINI SÖYLÜYOR:
Eğer onu Arapça kılmasaydık,neden dilimizde inmedi derlerdi.Arap olana Arapça olmayan kitap yollanırmı hiç derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN)
Peki ya Türkler deseki neden dilimizde inmedi?Türk olana Türkçe inmeyen kitap olumu hiç deseler?Ayet Türklere bu itiraz hakkını tanıyor.
Kuranın Arap olmayanlara değilde Araplara indiği çok açıktır;
Biz onu Arap olmayanlara indirseydik(Şuara 198 KURAN)
Gelip onlara okunsaydı ona inanmayacaklardı(Şuara 199 KURAN)
Yani bir kavmin sorumlu olacağı kitabı o kavmin kendi dilinde indirmemek,o kavimden olmayan birine indirmek sakınca yaratırdı.
Andolsun ki biz onların, “Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’an ise gayet açık bir Arapça’dır.(NAHL 103 KURAN)
Arapça dışı bir dilin Araplarla muhatab edilmesine tahammül olmadığını gösteren bir ayettir Nahl 103 nolu ayeti.Yani Arap yabancı dildeki dini mesajla muhatab edilmemeli kısmına iyi değiniyor.
Pürüzsüz Arapçadan başka bir dille indirmedikki korunabilsinler(ZUMER 28 KURAN)
Demekki pürüzsüz Arapça olmasa korunamayacaklardı.O halde Türklerin korunabilmesi içinde pürüzsüz Türkçe bir kitap inmelidir.Japonların korunabilmesi içinde pürüzsüz Japonca bir kitap inmelidir.
Allah her bir kavme sadece o kavmin kendi dilinde seslenir.O kavimden olan bir peygamberle bunu yapar(İBRAHİM 4 KURAN)
Böyle bir Tanrı Türk kavminede Türkçe inen bir kitapla ve Türk bir peygamberle seslenmek isteyecektir.Türk olmayan bir peygamberle yada Türkçe inmeyen bir kitapla değil.Kuran’ın anlattığı Tanrı böyle bir Tanrıdır.
Bu ayet aşağıdaki gibi de tercüme edilebilir.Her iki tercümede aynı kapıya çıkar.
Biz bütün peygamberleri başka değil;sadece kendi kavminin diliyle kendi kavmine yollarız.Böylece onlara anlatabilsin.(İBRAHİM 4 KURAN)
Görüldüğü gibi gönderilen peygamber ile gönderildiği kavmin dili,yani sorumlu tutulacak kavmin dili aynı olmalı,farklı olmamalı diyor İbrahim 4 nolu ayet. Yani hiç bir peygamber kendi dilini anlamayan yabancı kavimlere yollanmıyor.Hepsi kendi dilini anlayan kendi kavmine yollanıyor sadece.Böylece her kavim kendi dilini konuşan kendi içinden bir peygamberden mesaj dinliyor.
Bu Kuran’ın ayetleri Arapça açıklandı,bir kavmin bilecek olması için (FUSSİLET 3 KURAN)
Görüldüğü gibi ayet Kuran bütün kavimler içindir demiyor.Bütün diller içindir demiyor. Bir kavmin dili göz önünde bulunduruluyor,bir kavmin bilmesi göz önünde tutuluyor.Bütün kavimlerin bilmesi yada bütün kavimlerin dilleri göz önünde tutulmuyor. O kendisinin düzenleniş amacı hakkında sadece Arap diline ve Arap Kavmine yönelik ifadeler kullanır. Bu ayetteki TEK KAVİM İÇİN(Lİ KAVMİN-لِّقَوْمٍ) sözü tercümelerde görmezden gelinir. Ve ayetteki YA’LEMU(يَعْلَمُونَ) kelimesi BİLEN DURUMUNA GELME anlamındadır ve ayette tek kavim kelimesiyle bağlantılı kullanılmıştır. Fussilet 3 nolu ayet Meryem 97 nolu ayetle birlikte okunursa durum daha iyi anlaşılır: (Meryem suresi 97 nolu ayet Kuran bütün kavimleri uyarman içindir dememiş.Tek kavmi uyarman içindir demiş.)
Biz o Kur’ân’ı senin lisanınla kolaylaştırdık ki, onunla inatçı bir kavmi müjdeleyesin ve uyarasın.(MERYEM 97 KURAN)
Bu Kuran’ın ayetleri Arapça açıklandı,bir kavmin bilecek olması için (FUSSİLET 3 KURAN)
Eğer onu Arapça kılmasaydık,neden dilimizde inmedi derlerdi.Arap olana Arapça olmayan kitap yollanırmı hiç derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN)