13 Mart 2016 Pazar

Edip Yükse'in rahatsız olduğu ayet

Edip Yüksel Türkçe Kuran Çevirilerindeki Hatalar isimli kitabında bir bölümü tek aytein tercümesine ayırmıştır.Bu ayetin anlamından ve tercümesinden rahatsızlık duyduğunu belirtiyor.Ve ayette bir sorun görüyor;bu sorunu gidermek için ayette olmayan bir anlamı ayete monte etmeyi öneriyor.Bu ayet Fussilet suresi 44.ayettir.
Eğer onu Arapça bir Kuran kılmasaydık,neden dilimizde inmedi,Arap olana Arapça olmayan bir kitap yollanırmı hiç derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN)
Edip yüksel bu ayetin böyle çevrilmesi halinde Araplara tanınnan bu hakkın diğer milletlere de tanınmış olacağını söylüyor.Yani Eğer Araplar'ın neden dilimizde inmedi,Arap olana Arapça olmayan kitap gönderilirmi hiç deme hakları varsa,o zaman Türklerin de neden dilimizde inmedi deme hakları ortaya çıkacaktır.Türk olana Türkçe olmayan kitap yollanırmı hiç deme hakları olacaktır.
Edip Yüksel ayetin verdiği bu hakkı farketmiş ve çareyi ayette olmayan bir cümleyi ayete eklemekte bulmuş.Edip Yüksel bu ayeti çevirirken ayette olmayan bir cümle ekliyor;İster Arapça olsun ister başka dilde olsun bir şey farketmez cümlesini ayete ekleyerek durumu kurtarmaya çalışıyor.
KURAN HANGİ DİLDE OLURSA OLSUN ŞİFADIR
41:44 ayetinde "ister yabancı dilde, ister Arapça olsun" biçiminde çevirdiğimiz bölümü,
inceleyebildiğim tüm Türkçe mealler aşağı yukarı şöyle tercüme ediyor: "Arap olana yabancı dil mi?"
Bizim verdiğimiz anlam ile bunu karşılaştırınız. Kuran'ın diğer dillere doğru çevrilmesi halinde de
hidayet ve şifa özelliğini kaybetmeyeceğini vurgulayan anlamı doğru buluyorum. Arapça konuşanların
"Arab'a yabancı dilde bir kitap mı?" biçimindeki itirazları makul görülürse, Arapça bilmeyen
milyarlarca insanın da, "yabancıya Arapça kitap mı?" biçiminde bir itiraza hakları bulunması gerekir.
Meallerin verdikleri yanlış anlam yabancıların bu tür bir itiraz hakkı yaratır.(Kuran Çevirilerindeki Hatalar-Edip Yüksel)https://docviewer.yandex.com.tr/?url=ya-disk-public%3A%2F%2F%2FnZ1KPYFeUUvIff%2B54xMErHL25NIWXQj6CRtl48jI5o%3D%3A%2FKuran%20cevirilerindek%20hatalar%20-%20Edip%20Y%C3%BCksel.pdf&name=Kuran%20cevirilerindek%20hatalar%20-%20Edip%20Y%C3%BCksel.&page=31&c=56e53babfc27

1-Edip Yüksel'in bu ayete Arapça olup olmaması fark etmez diyebilmesi için,fark etmez kelimesinin ayette geçmesi gerekirdi.Ama geçmiyor.
2-Edip Yüksel;diğer bütün tercümanların Araba yabancı dil mi? şeklindeki tercümesini eleştiriyor.Ayet soru şeklindedir ve diğer tercümanlar haklıdırlar.Ayetteki -mi? soru ekiini görmezden gelen Edip Yüksel'in kendisidir.

41:44 ayetinde "ister yabancı dilde, ister Arapça olsun" biçiminde çevirdiğimiz bölümü,
inceleyebildiğim tüm Türkçe mealler aşağı yukarı şöyle tercüme ediyor: "Arap olana yabancı dil mi?"(Kuran Çevirilerindeki Hatalar-Edip Yüksel)https://docviewer.yandex.com.tr/?url=ya-disk-public%3A%2F%2F%2FnZ1KPYFeUUvIff%2B54xMErHL25NIWXQj6CRtl48jI5o%3D%3A%2FKuran%20cevirilerindek%20hatalar%20-%20Edip%20Y%C3%BCksel.pdf&name=Kuran%20cevirilerindek%20hatalar%20-%20Edip%20Y%C3%BCksel.&page=31&c=56e53babfc27

Oysa diğer tercümanlar haklıdırlar.Çünkü ayette -Mİ? soru eki var ve yabancı dil kelimesine eklenmiş.(أَعْجَمِيًّا)
âyâtu-hu=onun ayetleri
e=mi?
a'cemiyyun=Arapça olmayan,yabancı dil
ve arabîyyun=ve Arap olana,Araplara
http://www.kuranmeali.org/41/fussilet_suresi/44.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx
Edip Yüksel bu -Mİ? soru ekinide görmezden geliyor.Edip'in tercümesinde -Mİ? soru eki yoktur.Onun görmezden gelip onun yerine hayali bir farketmez anlamı yüklemiş ayete.
3-Bu ayeti Edip Yüksel'in çevirdiği gibi alırsak;ayet kendi içinde büyük bir çelişki barındırmış olacaktır.
Edip Yüksel'in kendi çevirisinde büyük çelişki doğmaktadır.Çünkü Edip'in çevirisinde bile ayetin ilk kısmında;Arapça olmamasının sorun yaratacağı anlatılıyor.Ama ayetin ikinci kısmında;Arapça olmamasının hiç bir sorun yaratmayacağı anlatılıyor.Edip'in tercümesinden aşağıdaki gibi bir anlam ve sonuç çıkıyor:
Fussilet 44 ayetinin 1.kısmı=Eğer yabancı dilde bir Kuran yapsaydık neden ayetleri açık değil derlerdi.(yani Arapça olmaması sorun yaratırdı)
Fussilet 44 ayetinin 2.kısmı=İster Arapça olsun ister yabancı dilde olsun,hiç bir şey fark etmezdi.(yani Arapça olmaması hiç bir sorun yaratmazdı)
Eğer Edip'in tercümesinde 1.kısım doğruysa;Arapça olmaması sorun yaratacaktıysa,o zaman ayetin 2.kısmı nasıl oluyorda Arapça olup olmaması arasında bir fark olmazdı diyebiliyor?
Eğer Edip'in tercümesinde 2.kısım doğruysa;Arapça olup olmaması hiç bir fark yaratmayacaktıysa,o zaman ayetin 1.kısmı neden Arapça olmasaydı sorun olacaktı diyor.O zaman 1.kısım hangi sebeple 'Ayetleri açık ve anlaşılır değil itirazını yapacaklardı' diyor.
Arapça olup olmaması hiç bir sorun yaratmayacaksa;o zaman ayetin ilk kısmının 'Arapça olmaması sorun yaratırdı' demesine ne gerek var?Bu soruna değinmesine ne gerek vardı?
4-Yine bu ayeti Edip Yüksel çevirisiyle ele alırsak;o zaman bu ayet diğer pek çok ayeti inkar etmiş olacaktır.Diğer pek çok ayetle çelişmiş olacaktır.Çünkü Edip Yüksel tercümesindeki ayette olmayan suni anlam şudur:ister Arapça olsun ister yabancı bir dilde olsun bu hiç bir sorun yaratmazdı.Arapça olup olmaması bir fark yaratmazdı.Oysa diğer pek çok ayet açıkça Arapça dışında olması sorun yaratırdı diyor.Araplara yollanan bir Arap peygamberin Arapça dışında yollanması imkansızdır diyen pek çok ayet var.Edip bu tür ayetlerin hepsiyle çelişkiye düşmüş oluyor.
ARAPÇA OLUP OLMAMASI FARK EDERMİYDİ?BAŞKA DİLDE OLMASI MÜMKÜNMÜYDÜ?
Her kavme başka değil,sadece o kavmin kendi diliyle seslenen o kavmin kendi içinden bir peygamber yollarız.Böylelikle onlara anlatabilir(İBRAHİM 4 KURAN)
Bu ayette açıkça görülüyorki Arap kavmine yollanan bir peygamberiin kendi Kavminin dili dışında yollanması,başka dilde yollanması imkansızdır.O halde Arapça yada Arapça olmayan bir dilde olması fark etmezdi denilemez Fussilet 44.ayet için.O zaman İbrahim 4.ayeti inkar etmiş yok saymış olur Edip bey.Ve üstelik İbrahim 4.ayeti Edip Yükse'in kendisi de yukardaki gibi tercüme etmiştir.İbrahim Suresi 4.ayet varken Arapça olup olmaması far etmezdi denilemez.
'ARAPÇA OLMAYAN BİR KİTAP ARAPLARA UYGUN OLMAZDI' DİYEN AYETLER:
Kuranı pürüzsüz bir Arapçanın dışında indirmedik ki,korunabilsinler(ZUMER 28 KURAN)
Görüldüğü gibi bırakın Arapça olmamasını;Arapça olması bile yetmiyor.Pürüssüz bir Arapça olması mecburidir.Yoksa sorun olurdu ve korunamazlardı.Pürüssüz Arapça olmasaydı korunamayacaklardı,Kuran misyonunu yerine getirememiş olacaktı.O halde Arapça olup olmaması fark etmezdi anlamı verilemez Fussilet 44.ayete.Araplara Arapça olmayan bir kitap yollanmaz anlamı Zumer 28. ayette açık bir şekilde var.O halde Fussilet 44.ayete,'Arap olana Arapça olmayan Kuran olurmu hiç' anlamı verenler haklıdırlar.Arapça olup olmaması fark etmezdi diyen Edip Yüksel yanılgı ve hata içerisindedir.
(Eğer Arapların korunması için pürüssüz Arapça bir kitap inmesi gerekiyorsa;o zaman Türklerin korunması içinde pürüssüz Türkçe bir kitap inmesi gerekiyor.Zumer 48.ayet bunu açığa çıkıyor.Edip Yüksel bunuda görmezden geliyor)
Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik(YUSUF 2 KURAN)
Demekki Arapça olmasaydı anlayamayacaklardı.O halde Arapça olup olmaması fark etmezdi denilemez.
“Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okunmasına yabancıydık” demeyesiniz diye.(ENAM 156-kuran)”
Arap Kavmi bize kendi dilimizde kitap inmedi,okunmasına yabancı olmadığımız kitap inmedi demesinler diye Kuranın indirildi.O halde Arapça olup olmaması fark etmezdi denilemez.Kuran Arap kavminin kendi dilinde inmiş bir kitabı yok diye indiğini,Arapların Arapça olarak anlayabileceği bir kitap yok diye indiğini söylüyor.Yani Kuran kendi misyonunu yerine getirebilmek için Arapça olmak zorundaydı.Onun içindirki;Arapça olup olmaması fark etmezdi denilemez.
(Enam 156.ayet bakarsak;eğer Kuran kendi dillerinde olmasaydı,bize kendi dilimizde kitap inmedi diyeceklerdi.Arapların,okunmasına yabancı olmadığımız kendi dilimizde bir kitap inmedi deme hakları varsa;o zaman Türklerin de bize okumasına yabancı olmadığımız Türkçe bir kitap inmedi deme hakları vardır.Edip Yüksel bunuda görmezden gelmektedir.)
Ve Fussilet 44.ayet her zaman Fussilet 3.ayetle birlikte düşünülmelidir.
Bu Kuran’ın ayetleri Arapça açıklandı,bir kavmin bilecek olması için (FUSSİLET 3 KURAN)
Görüldüğü gibi ayet Kuran bütün kavimler içindir demiyor.Bütün diller içindir demiyor. Bir kavmin dili göz önünde bulunduruluyor,bir kavmin bilmesi göz önünde tutuluyor.Bütün kavimlerin bilmesi yada bütün kavimlerin dilleri göz önünde tutulmuyor. O kendisinin düzenleniş amacı hakkında sadece Arap diline ve Arap Kavmine yönelik ifadeler kullanır. Bu ayetteki TEK KAVİM İÇİN(Lİ KAVMİN-لِّقَوْمٍ) sözü tercümelerde görmezden gelinir. Ve ayetteki YA’LEMU(يَعْلَمُونَ) kelimesi BİLEN DURUMUNA GELME anlamındadır ve ayette tek kavim kelimesiyle bağlantılı kullanılmıştır. Fussilet 3 nolu ayet Meryem 97 nolu ayetle birlikte okunursa durum daha iyi anlaşılır: (Meryem suresi 97 nolu ayet Kuran bütün kavimleri uyarman içindir dememiş.Tek kavmi uyarman içindir demiş.)
Biz o Kur’ân’ı senin lisanınla kolaylaştırdık ki, onunla inatçı bir kavmi müjdeleyesin ve uyarasın.(MERYEM 97 KURAN)
Bu Kuran’ın ayetleri Arapça açıklandı,bir kavmin bilecek olması için (FUSSİLET 3 KURAN)

(Meryem 97.ayete bakarsak:Arapların uyarılması için kolaylaştırılmış bir Arapçayla inen bir kitap lazımdır.O halde Türklerin uyarılması içinde kolaylaştırılmış Türkçeyle inen bir kitap lazımdır)
Ve son olarak Nahl 103.ayet var.Nahl 103.ayet Araplara kendi dilleri dışında bir kaynaktan seslenmenin sorunlu olacağını söylüyor.Arapça'dan başka bir dile tahammül olmadığını gösteriyor.
Biz onu sana başka bir insan öğretiyor dediklerini biliyoruz.Bahsettikleri o kişinin dili yabancıdır.Oysa bu apaçık Arapça(bir kitaptır)=Nahl 103-KURAN