Bir Tanrı var olsa bile;insanlara emirler yağdırıp tehditler savuracak
kadar kibirli bir Tanrı olduğunu hiç zannetmiyorum.Bir zamanlar böyle
bir sözü hep duyardım.Durum biraz bu sözdeki gibi galiba.
Dinlerin Tanrısı öfkeli,tehditkar,insanı aşırı derecede ciddiye alayan,aşırı otorite düşkünü bir ortaçağ hükümdarını andırıyor.
Dinlerin
baskıcı ve öfkeli Tanrısı gerçektende hükmetmeye aşırı düşkün bir
ortaçağ kralını andırıyor.Aşırı derecede kendi otoritesine düşkün ve
tehditler savurup duruyor.Tehditlerini pekiştirmek için durmadan
yeminler edip duruyor.Hatta öfkesi o kadar fazlaki;insanlara kızıp tufan
gönderiyor,hiç bir suçu olmayan hayvanlarıda katlediyor.Daha sonra
hayvanların suçsuz olduğunu anlıyor ve pişman oluyor,öfke kontrolü
yapamadığı için.
https://www.youtube.com/watch?v=MUp6ez2r-xA
Dinlerin Tanrısının bu gibi kişilik sorunlarının olması ve dini metinlerdeki çelişkiler ister istemez deizmin Tanrısını daha mantıklı hale getiriyor.Çünkü deizmin Tanrısı daha az tanımlanmıştır ve daha tavizkardır.Daha doğrusu dinlerin Tanrısının sorunlu olması deizmin Tanrısını ön plana çıkarmaktadır.
Dinlerin Tanrısını elediğimizde geriye din göndermeyen bir Tanrı kalıyor.Bu keşfedilmemiş ve çok az tanımlanmış bir Tanrıdır.Yani
deizmin Tanrısıdır.Daha az tanımlandığı için;dinlerin Tanrısına göre
daha az insansı.Ve dinlerin Tanrısına göre daha mantıklı bir görünüm
içinde.Ama tam bir muamma.Çünkü din göndermeyen bir Tanrı henüz keşfedilmemiş olduğu gibi;bundan sonra keşfedilmeside oldukça zor ve zahmetli olacaktır.
Dinler doğru değilse ama yinede bir Tanrı varsa;o
zaman bu Tanrı kimdir yada nedir?Amaçsızmıdır?Evreni var ederken hiç
bir beklentisi ve hiç bir amacı yokmuydu?Hiç bir amacı yoksa o zaman bu
evreni var etme zahmetine niye katlandı?İlgilenmeyeceği ve
umursamayacağı bir evreni var etme zahmetine niye girdi?(Yani eğer
Tanrı varsa şunu iddia edebiriz:evrensiz bir ortam istemedi,evrenin var
olduğu bir ortam istedi.Aklın olmadığı bir ortam değil,aklın var olduğu
bir ortam istedi.Evrenle de akılla da bir şeyler yapmak istiyor
olmalı.Hiç işine yaramayan,hiç kullanmayacağı bir ürünü var etme
zahmetine girmez.)
Yani demek istiyoruzki;Tanrı gerçekten varsa,olay ister istemez şu noktaya gelip dayanacaktır:Evrene müdahale ediyormu?Evrene müdahale etmiyormu?
Ya da evrene bize çaktırmadan müdahale ediyor olamazmı?Bizden daha zekiyse ve evrene müdahalesini bizden gizlemek istiyorsa;bunu
kolayca başarabilir.Yada evrene müdahale etmesini bizden saklamak gibi
bir kastı yoktur;ama biz henüz o müdahaleleri anlayacak teknik gelişime
ulaşamadık.Teknik ve bilinç gelişince müdahalelerini anlamaya
başlayacağız.Yada evrene henüz müdahale etmedi ama ilerde müdahale
edecektir.Yani eğer Tanrı söz konusuysa her şey ihtimal dahilindedir.
Şu yaklaşımda bile bulunulabilir:düşünen insanların aklı Tanrının elidir.Onların
aklını yönlendirerek müdahale ediyor dünyanın gidişatına.Örneğin
Darwin'in aklını yönlendirerek evrimi keşfetmesine sebep oluyor.Ve ondan
sonra bilimde insanlıkta asla eskisi gibi olamıyor.Bilim artık evrim
diye bir şey yokmuş gibi davranamıyor.İnsanlık yeni ve aydınlatıcı
bilimsel bir yenilik sürecine girmiş oluyor.Yani bu bile iddaa
edilebilir.Eğer Tanrıysanız Darwin'e çaktırmadan Darwin'in aklını yönlendirmeniz bile mümkün olabilecektir.Önüne
ipuçları sererek onu yönlendirmeniz,dikkatini yönlendirmeniz pekala
mümkündür.Einstein'in aklını,Newton'un aklını yönlendirerek gidişatı
etkiliyor iddiasında bulunmakta mümkündür.
O bilimsel bilgiyi
kullanarak evreni var etmiştir.Kendi hünerinin ortaya çıkmasını
istiyorsa bilimsel bilginin açığa çıkmasını ve keşfedilmesini
isteyecektir.O sebeple aklın bilimsel bilgiyi keşfetmesini
isteyeceğini,bunun için düşünen insanların aklını
yönlendireceğini,arayış içindeki aklın önünü açacağını var saymak akla
yatkındır.
Newton'un aklını kullanarak evreni var ederken
kullandığı gücün(kütle çekimi) ortaya çıkıp bilinmesini sağlıyor
olabilir.Uzayın ve zamanın doğasını doğru şekilde anlayalım diye
Einstein'in aklını yönlendirmiş olabilir.Kendisinin büyük patlama
yöntemini kullanarak evreni var ettiğini anlamamız için Edwin Hubble'nin
aklını yönlendirmiş olabilir.Böylece kendisinin neyi nasıl yaptığını
anlamamızı sağlamış oluyor.Böylece yanlış bilginin doğru bilgiyle yer
değiştirmesini sağlamış oluyor.Buradan şu sonuç çıkıyorki;Tanrı dogmanın
Tanrısı değil aydınlanmanın Tanrısıdır.Sanayii devriminde,aydınlanma
çağının ortaya çıkmasında,bilimsel keşiflerin dünyayı değiştirmesinde
onun etkisi,yönlendirmesi ve ilhamı var gibi görünüyor.
Ve bazen
arayış içinde olan aklı dolaylı olarak yönlendirmekle yetinmeyip;cevabı
direk yolladığı da oluyor gibi.Örneğin August Kekula aradığı cevabı
kendi gayretiyle bulamadığı noktada cevap ona rüya yoluyla gelmiştir.
https://en.wikipedia.org/wiki/August_Kekul%C3%A9#The_ouroboros_dream
http://www.gazetea24.com/makale/friedrich-august-kekul_1109.html
Belkide arayan kişi kendisi bulmuyor cevabı.Arayıp bulamadığı noktada
arayışının ödülü olarak cevap kendisine sunuluyor.Bu bile olabilirlik
içeriyor.Dediğim gibi eğer Tanrı söz konusuysa her şey ihtimal
dahilindedir.O kendisine inanıp inanmamamızla değilde aklımızın arayış
içinde olup olmamasıyla ilgileniyor gibidir.Yani arayışta olan bir
ateistin aklını bile ilgi çekici bulup yönlendiriyor olabilir.Aradığı
şeyi ona sunuyor olabilir.Bir akıl büyük bir şeyi samimiyetle aradığı
zaman,sanki Tanrı'dan onu dilemiş gibi oluyordur belkide.Ve Tanrı bunun
karşısında harekete geçiyordur,sanki o kişi kendisinden bir şey dilemiş
gibi hareket ediyordur.Aradığı şeyi arayan kişiye sunuyordur.Aradığı
şeyi arayan kişiye sunarken;bunu arayan kişiye çaktırmadan yapıyor
olabilir.Böyle kurnazca hareket ediyor da olabilir.
Tanrı kurnazdır.Ama kötü niyetli değildir-Albert Einstein