Kuranın bütün kavimlere ve bütün dillere gelmediğini anlayan müslüman
mollalar bunu örtbas etmek için çeşitli hilelere baş
vurmaktadırlar.Bunlardan biride SEBE SURESİ 28 NOLU AYETTE geçen
kâffeten kelimesine bilerek yanlış anlam vermeleridir.
Önce kısaca Kuran’ın tek kavim için olduğunu görelim.Sonrada kâffeten kelimesini nasıl hileli kullandıklarına bakalım.
كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
kitâbun=kitap
fussilet=açıklandı
âyâtu-hu=ayetleri
kur’ânen=Kur’ân
arabiyyen=arapça
li=için
kavmen=tek kavim,bir kavim
ya’lemûne=bilir olmak,bilecek olmak
Bu kitap ayetleri Arapça olarak açıklanmış bir Kurandır.Bir kavmin bilecek olması için(Fussilet 3 Kuran)
Görüldüğü gibi ayet bütün kavimler içindir dememiş.Bütün diller içindir dememiş.
Bir kavmin dili göz önünde bulunduruluyor,bir kavmin bilmesi göz önünde
tutuluyor.Bütün kavimlerin bilmesi yada bütün kavimlerin dilleri göz
önünde tutulmuyor.
O kendisinin düzenleniş amacı hakkında sadece Arap diline ve Arap Kavmine yönelik ifadeler kullanır.
Bu ayetteki TEK KAVİM İÇİN(Lİ KAVMİN-لِّقَوْمٍ) sözü tercümelerde görmezden gelinir.
Ve ayetteki YA’LEMU(يَعْلَمُونَ) kelimesi BİLEN DURUMUNA GELME
anlamındadır ve ayette tek kavim kelimesiyle bağlantılı kullanılmıştır.
Fussilet 3 nolu ayet Meryem 97 nolu ayetle birlikte okunursa durum daha iyi anlaşılır:
(Meryem suresi 97 nolu ayet Kuran bütün kavimleri uyarman içindir dememiş.Tek kavmi uyarman içindir demiş.)
Biz o Kur’ân’ı senin lisanınla kolaylaştırdık ki, onunla inatçı bir kavmi müjdeleyesin ve uyarasın.(MERYEM 97 KURAN)
Bu kitap ayetleri Arapça olarak açıklanmış bir Kurandır.Bir kavmin bilecek olması için(Fussilet 3 Kuran)
Gönderilen mesajın ve peygamberin diliyle sorumlu tutulacak kavmin
dilinin farklı olmaması gerektiğini,aynı olması gerektiğini söyleyen
ayetlerde vardır Kuran da:
Her kavme başka değil,sadece o kavmin
kendi diliyle seslenen o kavmin kendi içinden bir peygamber
yollarız.Böylelikle onlara anlatabilir(İBRAHİM 4 KURAN)
O zaman Türk kavmine sadece Türkçe konuşan bir peygamberle,Türkçe inen
bir mesajla seslenmesi şarttır.Böyle bir Tanrı Türk Kavmine de Türkçe
inmeyen bir kitapla,Türk olmayan bir peygamberle seslenmek
istemeyecektir.
Bu ayet aşağıdaki gibi de tercüme edilebilir.Her iki tercümede aynı kapıya çıkar.
Biz bütün peygamberleri başka değil;sadece kendi kavminin diliyle kendi
kavmine yollarız.Böylece onlara anlatabilsin.(İBRAHİM 4 KURAN)
Gönderilen peygamber ile gönderildiği kavmin,sorumlu tutulacak kavmin
dili aynı olmalı,farklı olmamalı diyor İbrahim 4 nolu ayet.
Yani hiç bir peygamber kendi dilini anlamayan yabancı kavimlere
yollanmıyor.Hepsi kendi dilini anlayan kendi kavmine yollanıyor
sadece.Böylece her kavim kendi dilini konuşan kendi içinden bir
peygamberden mesaj dinliyor.Yabancı dilde bir mesajdan sorumlu
tutulmamış oluyor.
Peki bunun aksi olursa ne olur?O zaman yabancı dilde inen mesaja itiraz hakkı doğuyor Kurana göre.
Eğer onu Arapça bir Kuran kılmasaydık,neden dilimizde inmedi,Arap olana Arapça olmayan bir kitap yollanırmı hiç derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN)
O zaman Türklerinde neden dilimizde inmedi?Türk olana Türkçe olmayan kitap yollanırmı hiç? deme hakları vardır.
Hatta Araplar bizden öncekilere inen kitaplar bize
yabancıydı,okunuşları dilimize yabancıydı demesinler diye Kuran’ın
indirildiğini söyleyen ayetler vardır.
“Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okunmasına yabancıydık” demeyesiniz diye.(ENAM 156-kuran)”
Arap Kavmi bize kendi dilimizde kitap inmedi,okunmasına yabancı
olmadığımız kitap inmedi demesinler diye Kuranın indirildiği böylece
belirtiliyor ayetlerde.Peki o zaman Türklerin de neden bize kendi
dilimizde kitap inmedi,okunmasına yabancı olmadığımız kitap inmedi deme
hakları vardır.
O senin için ve kavmin için bir zikirdir.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN)
Yine bütün kavimler ondan sorumludur dememiş.Bütün kavimler ondan sorumludur demeyi unutmuş olmalı.
Kuranı pürüzsüz bir Arapçanın dışında indirmedik ki,korunabilsinler(ZUMER 28 KURAN)
O halde Türklerin korunabilmesi için de pürüzsüz Türkçe bir kitap inmelidir.Kuranın mantığına göre bu böyle olmalıdır.
###############################################
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِّلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
ve mâ erselnâ-ke=seni gönderişimiz,göndermiş olmadık
İlla=den başka,bunun dışında
kâffeten=bütünü,toplamı,hepsi bundan ibaret
li en nasi=insanlar için
beşîren=müjdeci
ve nezîren=uyarıcı
ve lâkinne=ancak
eksere=pek çoğu,ekseriyeti
en nâsi=insanların
la ya’lemune=bilmemektedirler
Seni gönderme amacımızın tümü(kaffaten);insanlara uyarıcı olmandan ibarettir.Başka şey için değildir(Sebe 28-KURAN)
Burada bir hile yapıyorlar ve kaffeten(tümü,hepsi) kelimesini getirip
insanlar kelimesine monte ediyorlar.Böylece ayeti SENİ BÜTÜN İNSANLARA
GÖNDERDİK şeklinde çeviriyorlar.Bu tutarsız ve hileli bir çeviridir.
Bu ayeti Türkçe bilen bir Arap arkadaşımla hem Türkçe olarak hemde
Arapça olarak detaylıca konuştum.Asıl konuyu kendisine anlatmadan sadece
bu ayetten ne anladığını sordum kendisine.Onun verdiği cevap bu ayetin
MUHAMMED’İN BÜTÜN GÖREVİNİN ELÇİLİK,UYARICILIK YAPMAKTAN İBARET OLDUĞU
şeklindeydi.Baktım ayetteki KAFFATEN(bütün) kelimesini BÜTÜN İNSANLAR
şeklinde almıyordu Arap arkadaş.Arkadaşım olan bu Arap ayetteki
KAFFETEN(bütün) kelimesini MUHAMMED’İN BÜTÜN GÖREVİ,BÜTÜN GÖNDERİLİŞ
AMACI şeklinde alıyordu.Yani ayetteki KAFFETEN kelimesini Muhammed’in
gönderiliş amacıyla birleştiriyordu ve öğle anlıyordu.Muhammed’in
Bütün(kaffeten) gönderiliş amacı,bütün(kaffeten) görevi şeklinde
alıyordu bunu.Neden kaffeten kelimesini ayetteki Lİ EN NASİ(İNSANLAR
İÇİN,İNSANLARA) sözüyle birleştirmediğini sordum.Çünkü malum bizim
tercümanlar kaffeten kelimesini insanlar kelimesiyle birleştiriyorlardı.
Bana kasıtlı hareket etmeyen hiç bir Arabın bunu böyle
anlamayacağını,bu ayetteki kaffeten kelimesinden bütün insanlar anlamını
asla çıkarmayacağını,kaffeten(bütün) kelimesi ile li en nasi(insanlar)
kelimelerini birleştirmeyeceğini söyledi.Sebebini sorunca aşağıdaki
açıklamaları yaptı:
1-AYET İTİRAZ CÜMLESİDİR:
Ayet itiraz cümlesidir.Ayetteki İLLA(BAŞKA DEĞİL,BUNUN DIŞINDA DEĞİL)
kelimesi itirazdır ve ayetin itiraz amaçlı olduğunu gösterir.Uyarıcı
olmanın dışındaki gönderilme amaçlarına itiraz ediyor.Onun için bütün
gönderiliş amacı(kıffaten) uyarıcı olmasından ibarettir diyor.Yoksa
bütün insanlara gelmedi iddiasına cevap vermiyorki kıffaten diyerek
bütün insanları kast etmiş olsun dedi.Ve ayeti Rad Suresinin 7 nolu
ayetiyle karşılaştırırsam durumu daha iyi anlayacağımı söyledi.
Seni gönderme amacımızın tümü(kıffaten);insanlara uyarıcı olmandan ibarettir.Başka şey için değildir(Sebe 28-KURAN)
Senden mucize istiyorlar.SEN SADECE BİR UYARICISIN.Bütün kavimlerin her birinin kendi uyarıcısı(hidayetcisi) vardır(Rad 7-KURAN)
Ve şunu ekledi;vurgulanan hangi insan zümresine gönderildiği değil
gönderiliş amacının neyle sınırlı olduğudur.Vurgu en büyük tefsirdir
bazen.
Oysa bizim tercümanlar bu ayeti sanki TEK KAVİM İÇİN GELMEDİM
itirazında bulunmuş gibi algılıyorlar ve öğle tercüme ediyorlar.Çünkü
tek kavme özel olduğunu bilinçaltında anlamışlar ve bilinç altları bunu
örtbas etmeleri gerektiğinin farkında.
Halbuki ayet gönderiş sebebimiz başka bir şey için değildir cümlesiyle
başlıyor.Yani ayetin itirazı gönderiliş amacının kapsamıyla ilgilidir.
Hangi insan zümresine gönderildiği konusunu açıklayan ayetler başka
kısımlarda geçemektedir halbuki.Buda Arap dilini konuşan Arap Kavmiyle
sınırlandırılmış bir zümredir.
Kuranı pürüzsüz bir Arapçanın dışında indirmedik ki,korunabilsinler(ZUMER 28 KURAN)
O halde Türklerin korunabilmesi için de pürüzsüz Türkçe bir kitap inmelidir.
O senin için ve kavmin için bir zikirdir.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN)
Bütün kavimler ondan sorumludur demeyi unutmuş olmalı.
Seni ataları uyarılmamış olan o bir kavmi uyarman için gönderdik(YASİN 6 KURAN)
Yine bütün kavimleri uyarman için gönderdik demeyi unutmuş galiba.
Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik(YUSUF 2 KURAN)
Şimdi bu ayeti Japonlara uygulayın;ey japonlar,Kuranı anlayabilesiniz diye Arapça indirdik.
Kitabı sana başka şey için değil,sadece
kendi arasında ihtilaf yaşayan tek kavim için(li kavmin) uyarı,hidayet
ve rahmet olarak indirdik.İman etsinler(NAHL 64 KURAN)
Kuranın iniş amacının tek kavmin sorunlarını çözmekle sınırlı olduğunu
açıkça söylediği için,bu ayeti asla doğru çevirmeyeceklerdir.
Kuranın bütün amacının tek kavmin sorunlarını çözmekten ibaret olduğunu
söylüyor bu ayet.O sebeple Nahl 64.ayetini asla doğru
çevirmeyeceklerdir.Ayetteki bütün kelemeleri aşağıda veriyorum.
وَمَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ إِلاَّ لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي
اخْتَلَفُواْ فِيهِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
ve mâ enzelnâ=ve biz indirmedik,aleyke el kitâbe=sana kitabı,illâ=den
başka,li tubeyyine=açıklaman için,lehum=onlara,ellezî ihtelefû=ihtilafa
düşmüş/düştükleri, fî-hi=ona dair/onun hakkında,ve huden=ve hidayet,ve
rahmeten=ve rahmet,li kavmin=tek kavim için,yu’minûne=iman
2-BÜTÜN İNSANLAR ANLAMI VEREBİLMEK İÇİN ”Lİ KAFFATEN NASU” DEMESİ GEREKİRDİ:
Ayette Lİ(İÇİN) sözü kaffetenden önce gelseydi o zaman bütün insanlar
demiş olurdu.O zaman kaffeten(bütün) sözü insanlar(nasi) sözüyle
birleştirilmiş olurdu.Ama ayette kaffeten kelimesindde önce değil sonra
Lİ(için) sözü kullanılmış.Yani kaffeten ile nasi kelimesini birleştirmek
yerine ayrıştırmış oluyor ayet.
3-AYET BÜTÜN İNSANLARIN HEPSİ DEMEK İSTESE ”KULLİ EN NASİ” YA DA ”EN NASE CEMİAN” DERDİ:
Bir insanı öldüren bütün insanların hepsini öldürmüş gibi olur.(Maide 32-KURAN)
katele en nâse: insanları öldürdü
cemîan:bütün hepsini
Musa asayla taşa vurunca sular fışkırdı ve bütün insanlar(kulli en nasi) o sudan içtiler(BAKARA 60 KURAN)
4-ZATEN BÜTÜN İNSANLARA UYARICI OL DİYE GÖNDERİLEMEZDİ:
Zaten bütün insanlara uyarıcı olamazdı.Bütün insanlara ulaşamadığı gibi
bütün insan dillerinide bilmiyordu.Bir ingilize,bir Eskimoya,bir Moğola
nasıl uyarıcı olabilecekti ki?
Onların haklı olduğunu,Muhammed’in bütün kavimlerin bütün insanlarını
uyarmaya gönderildiğini farz edelim.O zaman Dünyadaki bütün kavimlerin
konuştuğu bütün dilleri bilen,bütün dünyadaki kavimleri tek tek gezip
uyaran bir Muhammed karşımıza çıkmış olur.
Her Peygamber başka kavimlerin diliyle değil sadece kendi kavminin
diliyle kendi kavmine gönderildiğine göre(İbrahim 4 KURAN),bütün
kavimlere yollanması için bütün kavimlerin dillerine vakıf olması
gerekirdi.
Gidip uyardığı yabancı kavimlere ne diyecekti?
Çinlilere gittiğini farz edelim ve onalara aşağıdaki ayetleri okuduğunu farz edelim;
Ey Çinliler,eğer onu Arapça bir Kuran
kılmasaydık,neden dilimizde inmedi,Arap olana Arapça olmayan bir kitap
yollanırmı hiç derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN)
Ey Çinliler,Kuranı pürüzsüz bir Arapçanın dışında indirmedik ki,korunabilsiniz(ZUMER 28 KURAN)
Ey Çinliler,SİZİN anlayabilmeniz için Kuranı Arapça indirdik(YUSUF 2 KURAN)
Eğer ayet onların anladığı gibi olsaydı işte ortaya böyle bir saçmalık çıkmış olurdu.
Artı o zaman bazı ayetlerde şimdiki gibi olmazlardı:
O senin için ve kavmin için bir zikirdir.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN)
Onlar haklı olsaydılar o zaman bu ayet;o bütün kavimler için bir zikirdir derdi,bütün kavimler ondan sorumludur derdi.
#################################################
Aslında Kuran BÜTÜN İNSANLAR derken bile BİR KAVMİN BÜTÜN İNSANLARInı kasteder.
Musa asayla taşa vurunca sular fışkırdı ve bütün insanlar(kulli en nasi) o sudan içtiler(BAKARA 60 KURAN) Şimdi bütün insanların o suyu içmesi ne anlama geliyor?Çinden Brezilyaya kadar bütün insanlar mı?Yoksa sadece Musa nın kavminden olan bütün insanlar mı?
Açıkça bütün insanlar diyerek tek kavmin bütün insanları
kastediliyor.Musa kavminden olan bütün insanlar.Aynı şey muhammed içinde
geçerlidir.Kuran insanlara gönderdik derken Muhammedin kavminden olan
insanları kastediyor.
Allah dedi ey Musa;seni her insanın başı olarak seçtim.Gönderdiklerimle ve sözlerimle(ARAF 144 KURAN)
Şimdi ne diyelim?Musa bütün yeryüzü insanlarının başınamı
getirildi?Elbetteki hayır.Yine bütün insanlardan kasıt Musa kavminden
olan insanların tamamıdır. Aynı şekilde Muhammedi insanlara yolladık
derkende;kendi kavminden olan bütün insanlara gönderdik demiş oluyor.
Bütün kavimlerin bütün insanlarına değil.Nasılki Musa sadece kendi kavmi
olan insanlara gelmişse,Muhammed de sadece lisanı Arapça olan insanlara
gelmiştir:
Bundan önce bir rahmet ve önder olan
Musanın kitabı var.Buda LİSANI ARAPÇA OLAN KİMSELERİ uyarman için
indirilen bir kitaptır(AHKAF 12 KURAN)
Musa nın kitabı Arapça olmadığı için,Araplar ondan sorumlu değiller.